Gaziantep’ten Dünya Devine  ''AYAKKABI İMPARATORLUĞU";

Gaziantep’ten Dünya Devine  ''AYAKKABI İMPARATORLUĞU"

Ziylan Grup Şirketi Yöneticisi ve TİM eski Başkanı olan iş insanı Mehmet Büyükekşi, temelleri Gaziantep'te atılan ve bünyesinde FLO ayakkabı markasını barındıran Ziylan Grup Şirketi'nin dünya devine dönüşümdeki başarı hikayesini anlattı....

 

-7 yaşında mesleğe ilk adımımı atmış oldum
-600 mağazamız var bunun 100 tanesi yurt dışında 
-Yükte hafif pahada ağır şeyler satmamız gerekiyor
-Denemeden hiçbir şey öğrenemezsiniz başarısız olmaktan korkmamak lazım
-Tecrübe bakkalda, kasapta satılmıyor, bedelini ödeyerek öğreniyorsunuz 

Mehmet Büyükekşi, 1961 yılında Gaziantep’te doğdu. 7 yaşında ayakkabı sektörü ile tanıştı. 1984 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesini bitirdi. Ziylan Taban şirketinde genel müdür olarak başladığı iş yaşamına, askere gitmeden kurduğu Ziylan Ayakkabı ile sürdürdü. Bugün Ziylan Grup çatısı altında Ziylan Ayakabı ve Ziylan Taban şirketleri Polaris, Flogard, Kinetix gibi markalara sahip bir Şirket olarak faaliyetlerine devam etmekte. Ziylan Ayakkabı ve Ziylan Taban ünlü ayakkabı mağazası Flo’nun da Grup Şirketi’dir. Mehmet Büyükekşi 53 yıllık iş hayatını ve deneyimlerini anlattı.

‘HEM OKUDUM, HEM ÇALIŞTIM’
1961 yılında Gaziantep’te doğdum. İlkokul, ortaokul ve liseyi Gaziantep’te bitirdim. Lise son sınıfı bitirene kadar 7 yaşından başlayıp 18 yaşına kadar hiç ara vermeden hem okula gittim hem de çalıştım. 7 yaşında çıraklığa başladığımda haftalığım 2.5 liraydı. Hem ayakkabı üretiminde hem perakendesinde, hem toptanında ayakkabının her dalında çalıştım.1978 yılında hemen Gaziantep Lisesi’ni bitirip İstanbul’a geldim. İstanbul’da Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni kazandım. Yaklaşık 42 yıldır İstanbul’dayım. Dayım rahmetli 1971 yılında İstanbul’a gelmişti. Ayakkabı yan sanayi ile ilgili bir üretim merkezi kurmuştu. Bu yer Gedikpaşa’ydı. Okul dışında kalan her boşlukta iş yerine gidiyordum. Okulu bitirir bitirmez o zaman bizim Ziylan Taban şirketi vardı. İlk sene orada Genel Müdür olarak çalışmaya başladım. Günlük 1000 çift ayakkabı üretimi yapabilmek adına fabrikasyon bir üretime başladık. O zaman (o dönem) Türkiye’de sanayi olarak ayakkabı yapan firma bir elin parmakları kadardı. Bizde o şirketlerden biri olmuştuk. Hem ortak hem de yönetici olarak. Spor ayakkabıda markasız üretim yapıyorduk. Hedeflerimize ulaşamamıştık ama 1 yıl sonra 1986 yılında Halley Kuyruklu Yıldızı gözüküyordu. Buradan esinlenerek rahmetli Hacı bey (Hacı Ahmet Ziylan) ‘bir ayakkabı markamızı çıkaralım. Adı da Halley olsun’ dedi. Kuyruklu yıldız armamız oldu. ‘Halley’ olarak üretime başladık. Çok güzel bir marka gündemde oldu. Aile şirketi olduğu için Hacı bey (dayım) güzel bir jeste bulundu. Dedi ki ; “Bundan sonra ben şirketin işlerinde sadece size danışmanlık yapacağım. Masa, kasa, alışveriş  hepsi size ait. Ben kuzenim Mehmet Ziylan, yine kardeşim Aykut Büyükekşi, biz şirketin genel müdürü ve yöneticileri olduk. Böylelikle 24 yayında birlikte çalışmanın ve birlikte başarmanın ilk adımını atmış olduk.


GÜNLÜK 6 BİN ÇİFT AYAKKABIDAN YILLIK 6 MİLYON ÇİFT AYAKKABIYA 

 Günlük 6 bin  bir çift ayakkabı yapan Türkiye’de en yüksek miktardaki ayakkabı üreticisi fabrikasyon olarak MEKAP firmasıydı. MEKAP  o zaman gerçekten bizim açımızdan büyük bir firma. Çok büyük üretim yapıyor. Bende kendime o zaman hedef koydum. Dedim ki günde 6bin bin çift ayakkabı yaparsak biz Türkiye’nin en büyük üreticisi olacağım. Gerçekten Halley markası ile önemli işlere imza attık. 1989 yılında Halley markası günlük 6000 çift üretime çıktı. 1988 yılında ihracata ilk adımımızı attık. İlk ihracatı Yunanistan’a yaptık. Biz de ekonomik olarak birçok ülkeye ihracat yapar hale geldik. 15 günlük bir Uzakdoğu seyahati düzenledik. Randevular aldık. Tayvan’da, Kore’de, Hong Kong’da ve Çin’de 15 günlük bir gezi. Tayvan’a gittik kafamız allak –bullak oldu. Çünkü fabrikaları geziyoruz,  Tayvan’da ayakkabıcılar Taipei’de değil Taichung diye bir şehirde. Oraya gittik. Günde 20 bin 30 bin çift ayakkabı yapan firmalar var. Bunun üzerine biraz kafamız karıştı. Şimdi Halley’de o zaman çok satıyoruz ama fiyatı çok daha uygun ve çok büyük bir ithal ayakkabı talebi var. Fiyatı çok yüksek olduğu halde. Bir yandan da böyle bir şeyler ‘Ne yapabiliriz?’ onun araştırmasını yapıyoruz. Oradan Kore’ye gittik. Kore’de kafamız daha da karıştı. Fabrikalara gittik. Günde 50 bin -100 bin çift ayakkabı üretimi yapan şirketler var. O zaman bakın Samsung ayakkabı üretiyor. Dedik ki biz hiç bir şey değilmişiz. Biz günlük 6 bin çift üretimle kendimizi bir şey sanıyorduk. Sadece Türkiye değil, bir Dünya varmış. Bu demek ki dünyaya satış yapmak lazımmış. O zaman bizdeki bantlar günlük bin çift üretim yapıyordu. Kore’de ki bantlar günde 2 bin çift üretim yapıyordu. 2 monta makinası, 2 ön, 2 arka 2 tane de bant  vardı. Makinelerin 1 gün sonra siparişini verdik. Kafamda bir marka var kinetik enerjiden ‘Kinetix’i yaparız diye ama X’de Türkiye yabancı bir harf olduğu için marka ve tescil için müracaat edemiyorsunuz. İlk marka tescili Kore’de aldık. 10 -15 tane marka müracaatı yaptım hemen. O zaman her sezon yaklaşık 100 bin ile başladık. Sonra 300 bin. 500 bin, 600 bin, 1 milyon… Şu anda yıllık 5-6 milyon çift satıyoruz. İlk reklamımızı İlhan İrem ile yaptıktan sonra konserler yaptık. Kenan Doğulu’dan tutun Serdar Ortaç’a, Mehmet Ali Erbil sunuculuk yapıyordu; gençleri özendirmek üzere rap dans yarışması yaptım. 

KRİZDEN DERS ÇIKARDIK

1991 yılına geldiğimizde bir yandan Berlin Duvarı yıkıldı. Bir yandan Rusya’da devrim oldu. O zaman spor ayakkabıya felaket bir talep oldu. Biz günde 6 bin üretimden 14 bin çift üretime çıktık. Öyle bir dönem başladı ki; Polonya’ya satıyoruz, Çek Cumhuriyeti’ne satıyoruz, Macaristan, Rusya’ya. Bütün eski doğu bloğu ülkelerine ayakkabı satıyoruz. Bazen öyle görüşmeler oluyordu ki çift konuşmuyorduk, Tır konuşuyorduk. 10 tır, 5 tır… Bu şekilde ürün satmaya başladık. Hatırlarsanız 1998 yılında Rusya’da büyük bir kriz oldu. O zamana kadar üretimimizin yüzde 70’ini ihracata yapıyorduk. O kriz dedi ki, ihracatın yüzde 70’i yüzde 80’i tek pazara olması çok sakıncalı, Bu bizim aldığımız ders oldu. İkinci ders olarak yüzde 50’sini ihracata yapalım, yüzde 50’sini iç piyasaya yapalım dedik. Yani tecrübe bakkalda, kasapta satılmıyor. Bedelini ödeyerek öğreniyorsunuz. Çok büyük zararlar ettik. 1994 5 Nisan kararlarında bu defa yüzde 70 ihracat ettiğimiz için zarar ettik. Dedik ki terazinin dengede olması lazım. Biz bundan sonra prensip olarak yüzde 50 ihracata çalışacağız, yüzde 50 ise iç piyasaya.

SADECE ŞİRKETE DEĞİL SEKTÖRE DE YÖN VERDİK  

Hayat devam ederken bir yandan ben rahmetli Hacı beyin çok ileriyi gören, bize her zaman yol gösteren hiçbir yaptığımız işi ben yaptım demedim hepsini biz yaptık, hep beraber yaptık. O bizin her zaman danışmanımız oldu. Biz her zaman fikirleri ile destek oldu. Her zaman yol gösterdi. Ban dedi ki; “Seni beze temsilen Ayakkabı ve Sanayiciler Derneği’ne üye yaptım. Onlarda hemen yönetime girmeni istediler. Kendi şirketimize değim sektöre de önderlik yapmamız lazım. O zaman ben bir takım sosyal görevlerin de içerisine girmeye başladım. 1991 yılında Deri ve Deri Mamulleri İhracatçılar Birliği yönetim kurulu üyesi oldum. 1996 yılında başkan oldum.

2001 KRİZİNDEN PERAKENDE DE FLO DOĞDU 

 2001 yılında biliyorsunuz çok büyük bir kriz. Faizler 6-7 binlere çıktı. Yine büyük bir zarar var. Müşteriler bu defa malları almıyorlar, paraları ödemiyorlar. Dedik ki : “Biz  burada çok büyük bir zarar ediyoruz. Satılmış malın parasını bize ödemiyorlar. Biz en iyisi perakende işine girelim. Flo mağazacılık temellerini 2001 yılında attık. O zaman bir hedef koymuştuk. 100 mağaza. 100 milyon dolar ciro, sonra bunu halka açarız demiştik. Orada zaman içerisinde mağazalarımızı açıyoruz. Bir yabancı şirket bize alıcı oldu. Biz yüzde 30’unu satmak istedik. Onlar yüzde 51’i almak istediler. Yaklaşık 80 milyon dolar da şirkete teklif ettiler. Satmadık ve iyi ki de satmamışız. Bu olay gerçekleştiğinde 80 kadar mağazamız vardı şu anda 600 mağazamız var. Bu mağazaların 500 tanesi Türkiye’de. 100 tanesi 22  yurt dışında 22 ülkede. 


LUMBERJACK MARKASININ DÜNYA HAKLARINI SATIN ALDIK 

Yurt dışında markalar aramaya başladık. ‘Lumberjack’ markasının Türkiye lisansçısı olduk. Bir yıl sonra Lumberjack markasının satıldığını öğrendik. Lumberjack markası İtalya’da. Amerika’da ‘Timberland’ neyse bu markanın alternatifi Lumberjack. Bu markanın tüm Dünya haklarının hepsini satın aldık. Şu anda şirkette 10 bin kişiyi istihdam ediyoruz. Biz yüzde 10’dan biraz fazlasını istihdam ediyoruz. Üretimin yüzde 92’sini Türkiye’de ürettiriyoruz. Yaklaşık İstanbul’da 200 firma bize üretim yapıyor.

ÖNCE HAYAL EDİN 

Her zaman başarıyı yakalayabilmek için ben demedim, hep biz dedik. Bir kolektif çalışma ile aile şirketi içerisinde herkes en iyi yapabilme hedefleri koyduk. Şirketi istediğimiz yerden çok daha ileriye götürerek başarmış olduk. O günkü şartlarda bilgiye ulaşmak çok zor. Örneğin ben üniversitedeyken Mimar Sinan Üniversitesi’nin kütüphanesine ayrı gidiyordum. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin kütüphanesine ayrı gidiyordum. Eğer doğru fikriniz varsa paraya ulaşabiliyorsunuz. Ama önemli olanda, altını çizmek istediğim nokta maalesef gençler emek harcamadan, kısa yoldan para kazanma peşinde koşuyorlar. Bu çok yanlış. Çok çalışmamız lazım, eğer çalışmazsak hiçbir şey elde edemeyiz. Ne yaparsak yapalım, çok çalışmamız gerekiyor. Girişimcilikte en önemli konulardan bir tanesi bağlantı. Eğer bağlantınız güçlüyse bir çok şeye daha kolay ulaşabilirsiniz. Gençlerimizin bıkmadan usanmadan çok çalışarak, yeni fikirler, girişimler konusunda bu olur mu, olmaz mı demeden denemesi lazım. Denemeden hiçbir şeyi öğrenemezsin. Başarısız olmaktan korkmamak lazım. Önce hayal edin ondan sonra o hayalinize ulaşmak için çok çalışın. Biz de önce hayal ettik gerçekten. Ama bu kadar hayal etmedik. Hayalimizin üzerinde hedeflere ulaştık.

Kaynak:

İlgili Konular :
İlgili Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum