Medical Park Gaziantep Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı Doç. Dr. Murat Doğan çağın hastalığı olan diyabetin çocuklar üzerindeki etkilerine dikkat çekerek bir takım açıklamalarda bulundu.
‘’Diyabet bir kaç farklı türde görülebilmektedir. Tip 1 diyabette vücudun doğal olarak insülin üretimi azalmaktadır. Tip 2 diyabet ile Gestasyonel diyabette ise vücut insülinin etkisine karşı direnç geliştirir. Bu iki durumun sonucunda kan şekerinin yükselmesi (hiperglisemi) durumu gerçekleşir. Henüz bütünüyle ortaya çıkmamış şeker hastalığı türüne ise gizli şeker ya da pre-diyabet adı verilir. Çocukluk çağında görülen diyabetlerin büyük çoğunluğu Tip-1 diyabet olmakla birlikte özellikle şişmanlık oranındaki artış nedeniyle şişman ve ergenlik çağındaki bazı çocuklarda Tip-2 diyabet de görmekteyiz. İnsülin vücudumuzda pankreas bezinden salgılanır. Kan şekerinin vücut hücreleri tarafından kullanılmasını sağlar. Besinlerle aldığımız karbonhidratlar bağırsaklarda basit şekerlere dönüştürülerek emilir ve kana karışır. Beslenme sonrası kan şekeri yükselmeye başladığında insülin salınarak şekerin vücut hücreleri tarafından kullanılması ya da depo edilmesi sağlanır. Tip 1 diyabet hastalarında ise bu işlem yapılamaz, kan şekeri yüksek kalır. Şekeri kullanamayan hücreler aç kalır ve enerji sağlamak için yağları ve proteinleri parçalar. Bunun sonucunda çocukta kilo kaybı meydana gelir. Yağların yakılması sonucu keton adı verilen asit yapıda maddeler açığa çıkar. Ketonlar mide bulantısı ve kusmaya neden olurlar. Çocuk ayrıca ketonları atabilmek için hızlı nefes alıp verme başlar. Gerekli tedavi başlanmaz ise çocuk diyabet ketoasidozu denilen ağır tabloya girebilir ve koma gelişebilir" dedi.
Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı Doç. Dr. Murat Doğan, Şeker hastalığının çocukluk çağının en sık görülen kronik hastalıklarından birisi olduğuna vurgu yaparak hastalığın görülme seyrinin hem ülkemizde hem de dünyada giderek arttığını ifade etti. Bu doğrultuda, şeker hastalığının tanı ve tedavisinde tüm ilerlemelere karşın diyabet henüz tamamen iyileştirilebilen bir hastalık olmadığını kaydetti.
Doç. Dr. Doğan, ‘’Günümüzde yeni insülinler ve kan şekeri ölçüm yöntemleri sayesinde diyabetli çocuklar da diğer yaşıtları gibi normal bir yaşam sürdürebilmektedir. Eskisine göre nisbeten daha serbest yiyip içebiliyor, her türlü sosyal ve sportif etkinliklere katılabiliyor. Ancak diğer yaşıtlarından farklı olarak yapmaları gereken ekstra zorunluluklar var. Günde en az 4 kez kan şekerini parmaktan ölçmek, ve günde 4 kez insülin enjeksiyonu yapmak ve belki bazıları için bunlardan daha önemlisi yediklerine yani yiyeceklerine (basit şeker içeren gıdaların yenmemesi vs gibi) dikkat etmek zorunda kalıyorlar. Fakat burada dikkat edilmesi gereken şey ve aynı zamanda ailelerin de en çok merak ettikleri durumlardan biri olan, diyabetli çocuklar hastalığın gereklerine uyarlarsa diğer yaşıtları gibi sağlıklı ve aktif bir yaşam sürebilecekleri olduğu gerçeğidir. Aslında biz hekimlerde bunun için uğraşmaktayız. Bu nedenle de farklı tedavi şekillerini kullanmaktayız. Bunlar yoğun insulin tedavi rejimini, insülin pompa tedavisini ve sürekli glikoz ölçüm yöntemlerini içermektedir" diye konuştu.
Doç. Dr. Murat Doğan tedavi ile ilgili olarak yaptığı açıklamada; Yoğun insülin tedavisi için; Günde 3 defa hızlı etkili insülin, günde bir veya iki defa uzun etkili insülin dozu ve aralarda yüksek kan şekeri durumlarında düzeltici bolus uygulamalarını içermektedir. Bununla birlikte ailelerin her zaman çekince ile baktıkları ancak uyguladıkları takdirde hayatlarına getirdiği kolaylıklardan dolayı vazgeçemediği ağrısız ve iğnesiz tedavi şekli olan insülin pompa tedavisidir. İnsülin pompaları tüm dünyada olduğu gibi bizde de artık diyabet tedavisinde daha sık kullanılmaya başlandı. Bunlar cep telefonu büyüklüğünde küçük cihazlardır. Pompanın içine insülin konularak ince bir hortum ile cilt altına insülin verilmesi sağlanıyor. Bu yöntemde pompanın kendisi doktor tarafından belirlenen sabit miktarda insülini gece-gündüz sürekli olarak verirken hasta yemek yiyeceği zaman ayrıca pompanın tuşlarına basarak yiyeceği yemek miktarına göre ekstradan insülin veriyor. Şu an kullanımdaki pompaların çoğunda hasta kan şekerini kendisi ölçerek ne kadar insülin verileceğini cihaza tuşlayarak giriyor. Ancak son dönemlerde bazal insülin dozlarını kan şekerine göre kendi ayarlayan pompalar da kullanıma girmektedir ve ayrıca önümüzdeki yıllarda ‘akıllı pompalar’ yani hem kan şekeri ölçümü hem de ne kadar insülin verilmesi gerektiği cihaz tarafından gerçekleştirilen bir tür yapay (biyonik) pankreasında yaygın kullanıma gireceği de aşikardır. Bununla birlikte nadiren kulanılan ve yaygın kullanım alanı olmayan diğer yöntem ise sprey insülinlerdir. Ağızdan solunum yoluyla insülin verilebilmesine ilişkin çalışmalar uzun süredir devam etmektedir. Bu sistemde tıpkı astım ilaçlarına benzer şekilde yemek öncesi solunum yoluyla insülin veriliyor. Uzun süreli tek bir insülin enjeksiyonu ile de bazal insülin sağlanıyor. Bu yöntem bazı ülkelerede erişkin diyabetlilerde deneysel kullanıma girmekle birlikte henüz rutin kullanıma girmemiştir.
Diyabetli bireylerin kan şekerini düzenlemek için kullandığı yoğun insulin tedavisi veya pompa tedavisi beraberinde kan şekerinin sık aralıklarla ölçümünü getirmektedir. Bu da parmak delinmeden kan şekeri ölçümü yapan cihazların ortaya çıkmasını sağlamıştır ve şu an rutinde kullanılmaktadır. Ciltaltı sıvısından şeker ölçümü yapılabilen ve haftalık veya 14 günlük olarak değiştirilen sensörler hali hazırda mevcuttur. Ancak yine de bunların güvenilirliği parmaktan ölçüm kadar kesin değil. Bununla birlikte bu cihazlar 24 saatlik kan şekeri profillerini görmek için oldukça kullanışlıdır. Henüz deneysel aşamada olan yenilikler ise adacık hücre ve kök hücre nakilleridir.’’ dedi.